annelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
annelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mayıs 2018

Aram, Sıddika ve Salih'in Annesi Olmama Şükranla


Nereden geldiğimizi nasıl başladığımızı hatırlamadığım bir sohbetin ortasında Aram: 
"Anne falan kişi dedi ki: 
'Küçükler büyük olmak, büyükler küçük olmak istiyor'. 
Sen küçük olmayı ister miydin?"
Hiç beklemediğim, cevabını bilmediğim bir soruydu.
Biraz duraksadım...
Hiç düşünmemiştim o ana kadar; 
geriye gitmek, hayatımın geçmiş anlarından birinde olmak ister miydim?
O an fark ettim ki hayatımın çocuklarımın olmadığı hiç bir karesine geri gitmeye dair hiç bir iştiyak duymuyorum.
Sonra kendimden emin bir şekilde:
"Hayır evladım, sizin olmadığınız bir döneme geri dönmeyi istemezdim" 
dedim anlamaz bakan gözlerine bakarak. 
"Yani küçük olmayı dilemem aynı zamanda sizin benim evladım olmadığınız bir döneme geri gitmeyi istemem manasına geliyor ki hayır, sizin evladım olmanızdan o kadar memnunum ki sizin olmadığınız bir hayat dilimine geri dönmek istemiyorum.
...

27 Ekim 2017

Gölge Etme Anne!

 Hayli dalgın ve yorgun olduğum bir sabahtı olan biteni silkinerek fark ettiğimde. Aram'ın bir süredir devam ettiği yüzme dersleri bir şekilde onun ile yapabildikleri arasına mesafe koymuştu.

22 Mart 2017

Kadından Topluma: Tasha Tudor

New Hampshire'in çizeri hanımefendiyle hanımefendiliğe methiye dizen satırlarıyla karşılaşmıştım. Kim bu meşhur ve gün görmüş hanım diye internette gezintiye çıktığımda ise gördüğüm fotoğraf kareleri beni büyüledi.   Sadece karelerden yaşadığı her anın hakkını verdiğini görmek mümkündü. Öylesine huzur ve emniyet içerisindeydi yüzü her işi yaparken; balta elindeyken, bir kuşu okşarken yahut bulaşıkları yıkarken, çizim yaparken, ikindi çayı içerken...

16 Mart 2017

Kadından Topluma I: Necla Koytak



Geçen gün bir vesile ile İstanbul'un annelik eğitimi emektarlarından Seyhan Büyükcoşkun hanımefendinin kızı Ayşe ile tanışınca zamanın bilgi kirliliği ile hafızamın penceresinin hayli buğulandığını fark edip azıcık elimle buğuyu açmak istedim.  İlk gözüme çarpan Necla Koytak hanımefendiydi. Daha çok küçükken ailemizin ilk aktivist hanımefendisi küçük yengemin vesilesiyle gıyaben tanıdığım Necla Hanım taze annelere annelik seminerleri veriyordu. Bir araya gelebilen her hanım grubuna gidip her annenin nasıl bir okul olduğunu anlatıyordu. Annelerin anneliklerine verdiği değeri yükseltiyordu, ehemmiyeti artırıyordu.

02 Şubat 2017

Hoşça Bak Zatına

Uzun bir aradan sonra anne olmadan önce yaptığım işlerime geri dönebileceğim inşallah.

Başlangıçta pek de ara vermemiştim oysa ama ritmim hayli düşüktü. Yola devam ettiğim için bu beni hiç rahatsız etmemişti. Çünkü aynı anda bir kaç farklı sorumluluğu yürütüyordum. Bu yavaşlık çok anlaşılır ve dahi hem benim hem evladım hem de yuvamız için sağlıklıydı.

Ancak ikinci çocuk bizi çoğul teşrif etmeye karar verince bana sorumluluklarımdan bir kısımını askıya almak düştü. Zira yardımsız götürmeye karar vermiştik üç çocuğun bakımını. Kendimize güvenmiştik ebeveyn olarak.  Sadece ev içi on beşte bir destek almıştık o kadar. Bir de bizi sık sık dolaşan çocuklarımın sevgili babaannesi elimizden tutmuştu.

Gel zaman git zaman büyüğü dört buçuk yaşında olan üç çocuğumun ihtiyaçlarına yetişmek için kendi hayati özellik arz eden ihtiyaçlarımı karşılayamaz ve beyim işlerinden başını kaldırıp elini uzatamaz hale gelince bu işin böyle olmasının çok da sağlıklı bir yöntem olmadığına karar verdik. Yardıma ihtiyacımız vardı. Benim maddi manevi sağlığım için, kendim ilgilenmek istediğim çocuklarımın tahsiline zaman ayırmam ve şehir içerisinde çocukluklarını ifa, kendilerini gerçekleştirme ortamı sağlayabilmem için ve dahi bu yaşa kadar yapmakta olmaktan çok memnun olduğum çalışmalarıma devam edebilmek kendimi tazelemek ve ihtisasım olan alanda üretim yapabilmek hizmet verebilmek için bu yardımı almalıydık.

Niyetine girmemizin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu bir yılın son üç ayında ulaşabildiğimiz çocuklarımın dünyalar tatlısı oyun ablası arada sırada gelip bir nefeslik suyun üzerine çıkmamı sağlasa da daha ötesi olamıyordu. Tam zamanlı bir kişiyi de bulamamıştık. Çocuklarımızı emanet edebileceğimiz, evimizin içerisinde bizden birisi olsun istediğimiz bir kişiyle karşılaşamamıştık.

Sonunda üç gün önce bir hanım bize yol arkadaşı oldu çok şükür. Şimdilik her şey yolunda gidiyor. Çocuklar memnun, günün sonunda ben dinginim, evimizin işleri ertesi güne sarkmıyor, Aram'ın düzenini hemen kurdum. Haftaya çalışmalarım ve ikizlerin düzeni de oturacak ümidindeyim. Daha ne olsun... Binlerce hamdu senalar olsun!

Bir annelik dersi de buraya yazayım: Yardım almaktan korkma, çekinme ve utanma. Yardım iste!

Hoşça bak zâtına zübde-i âlemsin sen.
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.
-Şeyh Galip

Başkasının Çocuğu Kimimiz Olur?

by Mitra Shadfar
 İlk çocuğumun bir yabancı tarafından ilk defa canının yakıldığı gün dün gibi aklımda. Doğduğu günden itibaren anbean artan muhabbetim üçüncü aylarında olan çocuğumun gözüne toz kaçsa yüreğimi hoplatacak hale getirmişti beni. Ancak genelde soğukkanlı görünen yapım hem çocuğumu sükunetli kılıyor hem de kriz anlarında heyecanımın galebe gelip meselenin çözümüne odaklanmama engel olmasına izin vermiyordu. Alevler dindikten sonra ya bir müddet sükunete gömülüyor ya da sessizce ağlıyordum. Ağlayamazsam uzun süre boğazımda bir yumru oturup duruyordu.

Bir gün beyimle oğlumu bebek arabasına yerleştirmiş evimizin yakınındaki markete alışverişe ve biraz da dolaşmaya çıkmıştık. Alışverişimizi yapmış kasada sıraya girmiştik ki arkamıza bizim gibi çocuklu bir aile gelmişti. Anne, bir buçuk yaşlarında bir çocuk ve sekiz on yaşlarında ablasından oluşan aile bizim gibi neşeli ve biraz farkla hareketliydi. O yaşlarda çocuğu olanlar bilirler, yürümenin tadına henüz varmış çocukları bir yerde zapt etmek hayli zordur. Zavallı ablası miniği idare etmek için çabalayıp duruyordu. Beyim çocuğumu önden itmiş kasada ödeme yapıyordu ben de hemen arkasındaydım ki çocuğumuzun çığlıyla ona yöneldik. Yüzünde minik bir kan damlası vardı avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Beyim hızla kemerlerini söküp çocuğu kucağına aldı ve ben durumu o an anladım. Arkamızdaki hanımın küçük oğlu minik bebeği merak etmiş biraz ilgi göstermişti gözle kaş arasında. Hanım üzüntüyle "Bir şey olmuş mu?" diye sorduğunda beyim "Olmuş tabi" dedi üzüntüyle ve bana kasayla ilgilenmemi rica edip dışarı çıktı çocukla. Ben ise onların selametinden emin olunca hemen arkama dönüp hanımı sakinleştirmeye, çocuğunun küçük olduğunu anlatmaya çalıştım. Bu kazaların olmasının çok normal olduğunu söylemeye çalışıyordum kadıncağızın durmaksızın özür dileyen cümlelerinin arasında. Elinden  tuttum "Gerçekten önemli değil, geçer gider, minik bir çizik sadece" diyebildim ama bu  sözlerim hanımın üzüntüsüne teselli olamadı maalesef.

İşimi bitirip dışarı çıktığımda artık çocuğum ağlamıyordu. Sarıldım, kokladım onu.
Beyime sakince olayın üzücü olduğunu ama çaresiz anneye sakinleştirici bir iki ifadeyi çok görmememiz gerektiğini söyleyiverdim kapının dışında. O bizim canımız yavrumuzdu muhakkak  ama çok minik bir hasardı olan. Çok daha büyüğü de olabilirdi yanlışlıkla. Daha kim bilir nelerle karşılaşacaktık. Bize emanet olan bu yavru ve diğer yavrular için güçlü ve adil olmalıydık.

Bu sırada hanım dışarı çıkıp bebeğimizin durumunu kontrol etmek istediğinde beyimden teskin edici ifadeleri duydu şükür. "Geçti gitti, merak etmeyin." dedi daha sakin bir sesle. Güzel dileklerle ayrıldık birbirimizden.

İçim çok yanmıştı. Olay sona ermişti ve benim acımı çekme zamanım gelmişti. Ağlayamamıştım, boğazıma bir yumruk oturmuştu. Biraz yürüyelim dedik rüzgarlı sonbahar havasında. Yürüdük yürüdük, başımızdaki ağrı kalbimizdeki acı dinmedi. Oysa ne küçüktü savaş çocuklarının, hastanede yatan çocukların ve sokak çocuklarının acıları yanında... Yine de ağırdı taze ana baba yüreğine...

Bütün bunları beş yıl sonra hatırlamam, anlatmam son zamanlarda çocukların birbirlerine yaptıklarını mesele haline getirenlerden yorulmamdan ileri geliyor.

by Majid Arvari
Şöyle ki, bir buçuk yaşında olan evladımın incittiği bir çocuğun annesi ben onun yavrusunu alıp okşar, teselli eder ve severken benimkini kucağına alıp "kardeş cici ama tamam mı güzelim" diyebilirken onu okşar öperken, diğeri "bir daha yaptığını görürsem kızacağım ama" deyip işaret parmağını sallayabiliyor veya yapılanı tasvirlerle içinden çıkılmaz bir hale getirebiliyor. İkinci yaklaşımdaki anneler ile o kadar fazla karşılaşıyorum ki başkalarının çocuklarına da çocuk olma hakkı tanıyan, normali kendi evladının özellikleriyle sınırlamayan anneleri gördüğümde rüyada mıyım diye kendimi çimdiklemek istiyorum.

Annelere ve çocuklara hayatı zor kılmakta en büyük maharet yine annelere ait anlaşılan. Bu da annelik sürecinde edindiğim hayat dersleri arsında bulunsun.

Selamet ve sükunet dilerim tüm annelere...
Bir de çok güçlü ve kocaman bir yürek tüm dünyanın çocuklarını kuşatabilecek...

06 Ocak 2017

Anneler Neden Geç Yatar

Bir toplantı raporunu yazmak üzere başına oturduğum bilgisayarın açık olan pencerelerinden birinde bir babanın gözünden anne hislerine tutulmuş bir projektör niteliğinde bir yazı vardı okunmak üzere bekleyen.

08 Aralık 2016

Çocuk ve Anne Arasındaki Bağ


willow tree figürü
Bir önceki yazımın konusuna devamla:
Bir kaç aydır Aram'la gezmelerimiz keyifsiz sonuçlanıyordu. Gün boyu mutlu olsa da dönüş yolunda incir çekirdeğini doldurmayacak bir mevzudan yüzü düşüyor, ya da hüngür hüngür ağlıyordu. Hiç bir neden bulamayınca şu iki yaşında başlayan ve hiç sona ermeyen dönemlerinden biri olsa gerek diye yorumluyordum durumu ama içim hiç rahat değildi.

09 Nisan 2016

Anne Sorumluluğu Ne Değildir

Bir süredir kafamı kurcalayan bir sorum vardı. Hem tecrübî hem de kitabî olarak ehil olduğunu düşündüğüm bir hanım efendiye sordum:

Ben: İkizler artık büyüdü ve ben çalışmalarıma geri dönmek istiyorum. Çocukları ihtiyacım olduğunda babaannelerine bırakıyorum. Ancak kuzenlerinden istemediğim bir takım davranışları öğrenebiliyor, ya da orada yaşına uygun olmayan şeyler izleyebiliyor. Ne yapacağımı bilemiyorum. Ne tavsiye edersiniz?

01 Nisan 2016

Çocuk(lar)da Kaybolmak


Zamanın,
ihtiyaçların
ve hatta dünyanın 
manasını yitirmesinin
ne demek olduğunu
anladım sonunda.

15 Ağustos 2015

Pehlivan Kimdir?

Ebeveynlik serüveninin zorlu zamanlarındandır öfkeli olma anı. Nasıl başedileceğine dair çözüm önerileri ise ya duruma ya çocuğa ya da kendimize uymaz bir şekilde. Ancak şu yazı  bir bakış açısı oluşturması bakımından hayli yardımcı göründü gözme. Hatta kendini idare etme yönteminin Peygamber (a.s.)'dan alınma bir yöntem olması daha da çekici ve uygulanabilir kıldı bu yöntemi benim için.
Buyrun iyi okumalar:

08 Haziran 2015

Kızılkayazade Aram Efendi İle

Bir telefon görüşmesi esnasında evin abisinin sesi ve görüntüsü kesilir. Telefona devam ederken iz sürmeye kalkan anne gördükleri karşısında küçük dilini yutmak üzeredir.

Küp gofret torbası ebeveyn yatağı üzerine tozuyla birlikte boşaltılımış, oyuncak kürek ve tırmıklar kullanılmak suretiyle itinayla anne sütü saklama poşetinin içine dolduruluyor. 

Telefonun öte ucundaki arkadaş annenin kontrolü ele alması için telefonu kapatmayı teklif eder. Anne ise ses kısıklığından mütevellit sükunet dolu gönleri bozmak istemez. Zira böyle durumlarda bazen oğluna ses yükseltmekte olmaktan oldukça rahatsızdır. Kendinin kendine yaptıramadığını sesi yaptırmıştır ve böylece olanlara daha sakin yaklaşan bir anneye dönüşüvermiştir. E hoşlanmadığımız durumlarda hayır vardır (Bakara 2/ 216)  değil mi? Allah bilir biz bilemeyiz. Böyle olunca telefon konuşması devam eder ve bitince sakince ve birlikte dökülenler toplanır, gerekli hatırlatmalar sakince yapılır. Çok şükür!

İkizlerle 45. gün: Sahne I

Gece yarısını çoktan geçmiş... Mama yapmak üzere mutfaktayım. Mutfakta olduğumun bilincindeyim ancak ne duyuyor ne de görüyorum. Her yer fulu... Bir süre sonra kendime geldim. Gördüklerim şöyleydi: Buzdolabından az irmik helvası olan bir tabağı çıkarıp mama için hazırladığım suyu onun içine dökmüşüm. Toz mama ise hasır nihalenin üzerinde minik bir tepecik oluşturmuş her nasılsa... İçeriden baştan beri derinlerden gelen ikizlerin erkeğinin şimdi ise gayet net ve gür ağlama sesleri...

Rabbime emanetsiniz çocuklarım...

Not: Aile boyu hastayız. Gece nöbeti yorgunluğunun yanına bir de ses kısıklığı ve şiddetli baş ağrısı eklenince böyle sahneler oluyor zahir.. Görelim Mevla neyler...

26 Mart 2015

Kızılkayazade Aram Efendiyle Gezmeler

Oğluma hamileliğimin sekizinci ayındaydım. Evliliğimizin ilk günlerinden beri erteleye durduğumuz ya da bir türlü vakit ayıramadığımız bir seyahate çıkmıştık.

07 Ocak 2015

Gece, Küçük Adam ve Talebelik Üzerine

Küçük adam gecenin onbirinde öksürerek yatağından kalkmış ve gözlerini oğuşturarak ışığın geldiği tarafa yönelmiştir. Evin en küçük ve dört tarafı kitap ile çevrili odasında babası onparmağıyla durmaksızın bilgisayar klavyesi üzerinde dolaşır, annesi ise bir elinde kitap diğer eli kalavyede gezer haldedir. Kapıya daha uzak olmasına rağmen ayak seslerini önce farkeden babasının gülen yüzü ile karşılanır odada. Annesi babasının başını bilgisayarından kaldırmasıyla farkeder bir sıradışılık olduğunu ve babanın yüz ifadesinden biricik evladının yaklaşmakta olduğunu...

11 Aralık 2014

Çifte Kavrulmuş Mutluluk

Birinci trimestiri tamamladığım şu günde büyük bir mutlulukla ailemizin çifte nüfus artışı müjdesini verebilirim artık. Oğlum ikiz kardeşlere ağabey olacak inşallah.

Zorlu bir başlangıç da olsa çoktandır dilediğimiz bir duanın kabulu oldu bu, şükürler olsun!

08 Aralık 2014

Telefonsuz Günler!


Annemin Kitaplığına çok teşekkür ederim bu benim ve küçük oğlum için de çok anlamlı daveti ve uyarısı için. Ben de telefonun zarureten de olsa elimde olmasının nasıl bir gergin ortam yarattığını farketmemle uzaklaştırdım telefonu oğlumla ikimizin günlük hayatından. Telefonu görünce muhakkak eline almak isteyen ve almazsa sinirlenen, alırsa ve bir süre sonra geri alırsam sinirlenen, telefonu karıştırırken sinirlenen oğluma onu eğlendirmek isterken zulmettiğimi farkettim. Yani bir şekilde o aletin hırsla karışık sinirliliğe sebep olduğunu...

07 Haziran 2013

Uyku(suzluğu)m

Ne büyük nimetmiş sağlıkla alınan uyku. Uykusuzluğa dayanıklı bünyelerin bile bir dayanma noktası varmış meğer.. Öyle bir nokta ki artık kendini tanımaz hale geliyormuş insan. Duyguları ve fiilleri, refleks olarak gerçekleşmiyorlarsa, kontrol etmek oldukça zorlaşıyormuş. Başıma gelmese inanması zor bir durummuş vesselam...