24 Şubat 2019

İthal Yaşam Biçimleri mi, Gelenek mi I


Son yıllarda memnun kalmadığımız yaşam formumuzu değiştirme gayesiyle yönelmemiz üzere önümüze sunulan, memnun olmadığımız yaşam formları ile hemşehri, yeni yaşam şekillerine çekimser yaklaşıyorum. Bu memnun olunmayan yaşam formu nedeniyle gençlik döneminde kendi üzerine düşünmeye vakit ayıramamak mı yoksa yine aynı nedenle kendine fazlasıyla yabancılaşmak mi bu yola sevk ediyor bilemiyorum ama çözümü tercüme( uyarlama değil) eserlerde aramak bir başka çıkmazın içine sokuyor bizleri.

Bu düşünceler ile hemhal iken bir vesile izlediğim sohbette Bayülgen'in kabaresinin dekorundan bahsederken "Biz İsveç, Norveç değiliz ki sürekli minimal ve ucuz ahşap dekorlarda yaşayalım ya da eğlenelim." ifadesi bu düşüncemin kültürel boyutuna dair bir ışık tutuyor. Gelenekten kopukluğun tüm gençleri sağa sola savurduğu bir dönemde bu ifadelerin bir karşılık bulması hayli zor tabi. Zayıf bir ihtimal ile hali hazırda yolun yarısını geçmiş olanların bir kısmının anlayabileceği bir şey. Muhtelif inançları olsa da aynı gelenekten beslenen nesillerin geliştirebilecekleri ortak yaşam âdâbı ve usûlünden  bahsediyorum. Muhtelif dinlerden komşuları ile ahenk içerisinde yaşayan İstanbul halkının  torunları olarak bunu yapabilmek çok da uzak değil aslında. Münevver Ayaşlı'nın Pertev Bey'in Üç Kızı, İki Kızı ve Torunları romanını bu konuya temas eden harika bir eser olarak hatırlatıp bu yazıya daha sonra ilaveler yapmak üzere burada bir virgül koyuyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder