21 Ekim 2018

Cambridge Günleri I

Ani bir kararla İngiltere'nin Cambridge şehrine taşınalı dört gün oldu. Yerleşmeye çalışmakla geçen bu ilk günlerde yoğun bir koşturmaca içerisindeyiz. Neredeyse tamamen düzlük olan şehir merkezi yol iz bilmeyen bizler için güzel bir yürüme imkanı sağlıyor. Bir kaç senedir uzun yürüyüşlere hasret olan zatım için güzel olsa da  bu yürüyüşler mini mini kestane şekerlerim Sıddîka ve Salih için çileli ağabeyleri Aram için ise yorucu bir tecrübe.

Bugün yolculuklarımızdan bezen çocukların bebek arabalarını almamakla ne denli hata ettiğimi düşünürken şükre vesile kazanımlarını fark ettim. Çocukların değişime ne denli adapte olduklarını bilmeme rağmen sanırım anne kalbim geçiş sürecinin sancısını kaldırmayıp aklıma örtü seriyordu. Çocukların sızılarını şikayetlenmelerini hep kendi ihmalime bağlayıp kendimi boş yere yeriyordum.
Akşam yemeğine iştahla sarılan eller aydırdı beni. Kırıntı bile kalmayan sofraya ibretle bakarken dört günün perde arkasında kalan kısmı aydınlanmaya başladı. Sızlanmalar doğum sancısıymış meğer...
Bizim çocukların iştahı yerindedir genelde. Ama yine de yemek nazlanmaları olur gider çoğu sofrada. Buradaki yoğun tempo aralarında önlerine gelen yemeği silip süpürmeye başladı çocuklar. Gün içerisinde hakkıyla yorulan minik bedenleri oksijeni bol Cambridge havası ile buluşunca yemeklerini nazlanmadan yer oldular.
Gezmelere parklara çokça gitsek de uzun yürüyüşlerin dönüşleri hep kahırlı oluyordu. Uzun yürüyüşler dediğim ise bir kilometreyi biraz geçen yürüyüşler... Ağabeylerinin zıttına kestane şekerlerim pek sevmiyorlardı yürümeyi. Burada kilometrelerce ritmik yürüyüşümüze eşlik ederken başta zorlandılar. Beni de hayli yordular bu nedenle. Ancak bu akşam itibarıyla zorlanma bir iki minik söylenmenin ötesine geçmedi. Yolları bizimle birlikte güzelce arşınladılar.
Oyuncaklarını çok severler ve oynarlardı. Bunu bildiğim için hayli oyuncak hazırlamıştım yanımızda getirmek için. Sonra bir tavsiye ile bir iki oyuncak dışında hepsini İstanbul'da bıraktım. Günün çoğunun oyuncaksız geçiren kardeşlerin hayal dünyasının bu denli zengin olduğunu daha önce görem imkanım olmamıştı. Akıllarında öyle oyunlar kurup oynadılar ki birlikle inanamadım. Hem de hiç bir materyale ihtiyaç duymadan.

İlginç bir kazanım ise kardeşlik ilişkileriyle alakalı. Zihnen ve bedenen hayli yoğun ve yorgun olmamızdan daha önceki gibi nazlayamadığımız çocuklar birbirleri hakkında bizden kalan açıkları öyle ince bir titizlikle doldurdular ki şaştım kaldım. Kendisi görebileceği bir ihtiyacı için ısrarla benden yardım isteyen kestaneme artık işlerini kendi başına yapabileceğini anlatırken ikizi; ben sana yardım ederim, deyip kalkıverdi yerinden. Kardeşinin ihtiyacı görülene kadar yanında refakat etti ve birlikte geri döndüler.  Yine merdiveni tırmanmaya nazlanan küçüğüme kendisinin çıkabileceğini anlatırken biz, önden tüm merdivenleri tırmanmış olan ağabeyi hızla aşağı inip elinden tutuverdi kardeşinin.  
Bunlar sadece bir çırpıda fark edebildiklerim. İlerleyen günlerde daha nice kazanımlara şahit olacağıma eminim. Hayat denen şahane okula itimadı sarsmak önce kalbe zararmış... Onu da bir dahi öğrendim. 

"Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır." İnşirah 94:6

A tevekkülüm,
uğramaz mısın bana?
Hasretinden ah! 
külüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder