Sonbaharın yazdan kalma günlerinden bir pazar sabahıydı bugün. Aram'ın kuzeninin şehir dışındaki üniversitesine dönüşünden dolayı bir güle güle kahvaltısı etmiştik maaile Üsküdar sahilinde.
Üsküdar sahilini çok severim. Hayli uzun süredir yürüyüş yapamamıştım Salacak'da. Bu kahvaltı benim için de bir özlem giderme olacaktı eğer oyun salonuna yakın oturmak için mekanın iç bölümlerinde kahvaltı etmek zorunda kalmasaydık... Sahilde bir yürüyüş kaçınılmazdı artık. Zaten hazırlıklıydık da... En önemli taşıtımız scooterı, atıştırmalık kuruyemişlerimizi, suyumuzu, hava muhalefeti ihtimaline karşın hırkalarımızı ve tabii ki bebek arabamızı yanımıza almıştık.
İkizleri bize eşlik eden kuzeninin yanında bırakıp teknelerin yanına indik. Tek tek inceledik her birini. Suyun içerisinde kocaman bir ağ içerisinde kalkan balıkları vardı. Niye oradaydılar? Sorular ardı ardına geliyordu. Bildiklerimi cevapladım. Bilmediklerime bilmiyorum dedim. Akşam kimi sorusunun cevabını birlikte araştırdık. Çok mutluydu Aram. Tekne hayatına şahit olmak ayrıca heyecanlandırmıştı onu. Park yerinden çıkmkta olan bir teknenin hareketlerini inceledi dikkatlice. Eski sandallarla yeni tekne ve yatları mukayese etti. Çalışma şekillerini konuştuk. Şu yeni boyalı sandala bayıldı. Öğrenmenin mutluluğunu ve biraz da grurunu gözlerinden okuyabiliyordum. Merak ettiğini merak ettiği vakitte ve yerinde öğrenmenin... Dokunarak, soluyaraki hissederek ve izleyerek...

Kız Kulesinden Üsküdar'a doğru yürüyüş yolu daralıp insan sayısı arttıkça bizim hareketimiz seyrimiz zorlaştığı için geri döndük. Kendimi öyle hafif hissediyordum ki... Özlemimin bereketli bir öğrenme yolculuğuna vesile olmasına duyduğum sevincin hafifliği vardı üzerimde. Fizik engellerden uzun süredir bu türden bir gün geçiremediğimiz için de sanırım sorumluluğumu yerine getirmiş olmanın da hafifliği...
Öğrenirken ayaklarınızın yerden kesildiği günler dilerim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder