15 Ağustos 2015

Pehlivan Kimdir?

Ebeveynlik serüveninin zorlu zamanlarındandır öfkeli olma anı. Nasıl başedileceğine dair çözüm önerileri ise ya duruma ya çocuğa ya da kendimize uymaz bir şekilde. Ancak şu yazı  bir bakış açısı oluşturması bakımından hayli yardımcı göründü gözme. Hatta kendini idare etme yönteminin Peygamber (a.s.)'dan alınma bir yöntem olması daha da çekici ve uygulanabilir kıldı bu yöntemi benim için.
Buyrun iyi okumalar:


21 Haziran 2015 Pazar


Öfkelendiğimizde nefsimize nasıl hâkim olabiliriz?

bu yazıyı çok zor yazdım, ama yazmalıydım.

sussun istiyorsun değil mi?
hep ağlıyor, ve sen sussun istiyorsun.
ben de istiyordum.

bu isteğimi gün geçtikçe söndürmeye çalıştım. çünkü susmasını istediğim zaman doğru davranmıyordum. panikliyordum, elim ayağım birbirine dolanıyordu ve tek hedefim onu susturmaya çalışmak oluyordu.

Çocuklarıma "-mış gibi" yapmamayı, büyük bir insandan tek farklarının boylarının küçük olduğunu öğrenmeye ve daha da güzeli hissetmeye başladıkça hedefimin yönü değişti.

Şu anda filan yemeği istiyor ama evde malzeme yok, ağlıyor.
Arkadaşını çağırmak için evlerine gitmek istiyor ama bugün pazar ve saat çok erken, çok kızgın.
Yaptığı resme su döküldü, bağırıyor.
Arkadaşı onun istediği oyunu oynamıyor, ağlıyor.
Babasının şu anda evde olmasını istiyor, sinirli davranıyor.

Üzgünüm, çok üzgünüm. Ama bunların müsebbibi benim, ve ML tabi. Çünkü öfkelendiğimizde doğru davranmadık. Bir çok ayet biliyorduk, hadis biliyorduk. Lâkin gereğini yerine getirmedik.

Örneğin "Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever." (Al-i İmran Suresi, 134) buyuruyordu Rabbim. İyi olan sınıftan bahsediyordu ve öfkelerini yenenlerden bahsediyordu. Oysa ben sevdiğim adama çocuklarımın yanında sesimi yükseltebiliyordum.

Peygamberim Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Bir kulu yalnızca Allah’ın rızasını gözeterek öfkesini yenmesinden daha büyük bir ecir yoktur."(İbn-i Mace)" buyuruyordu. Lakin ben annemle telefonda konuşurken eteğime yapışan bebeme ve dahi anneme öfkemi belli edebiliyordum. Şiddet sadece maddi şiddetti bana göre. Çocuklarımı dövmediğim sürece sorun yoktu. Oysa gözbebeklerimin büyüyüşünden, dişlerimi sıkmamdan de etkileniyordu bebelerim. Farketmiyordum. Belki farkediyordum, ama ne yapacağımı bilmiyordum.

Yine bir sohbet sırasında Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem "sizce pehlivanlık nedir?"diye soruyordu. Ashab-ı Kirâm "yenilmeyen kimsedir" diye cevap veriyorlardı. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem "Hayır, gerçek pehlivan öfkelendiğinde nefsine hakim olan insandır"(Ebu Davud) buyuruyordu. Biliyordum bunu, pehlivan olmak istiyordum. Ama başaramıyordum.

Tam olarak başardığım söylenemez elbet, bir insanım. Nisyan ile ma'lülüm. Ama uğraşıyorum. Bu benim yolculuğum. Günden güne iyileşmeye çalışıyorum.

Taşıdığı sürahi devrildiğinde, bebeğimin altını yıkamakla meşgulken diğer kuzumun yumurtaları elinden düşürdüğünde "bir pehlivan ol" diye fısıldıyorum kendime. Güzel Şule'nin öfke kontrolü yazılarını ( http://anneminkitapligi.tumblr.com/tagged/%C3%B6fkekontrol%C3%BC ) okumak çok iyi geldi. Bir de cânım Hilal'in ( http://annecafe.blogspot.com.tr/2012/06/sus.html ) yazısı hep iyi gelir. Açar açar okurum.

İki hadis daha var. Tüm Psikologlarının oturup "Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu işi bitirmiş, dağılabiliriz" diye toplu açıklama yapması gerekiyor bence bu iki hadîsi okuduktan sonra :)

"Gazap ve şiddet, kalpte yanan birer ateş parçası ve birer kıvılcımdır. Onun şah damarının şişmesini ve gözlerinin kızarmasını görmüyor musunuz? Sizden birinize bu hal geldiği vakit, ayakta dursun, oturuyorsa yatsın." (Tirmizi)

Resulullah Efendimiz nefsine yenilerek öfkelenenlere şöyle bir tavsiyede bulunmuştur: "Sizden biriniz öfkelendiği vakit su ile abdest alsın; zira hiddet şeytandandır. Şeytan ise ateşten yaratılmıştır" (Ebu Davud)

Benim öfkemi yenmeye çalışma hikayem bu. Demincek biricik kızçem arkadaşının babasından çekindi, ve arkadaşını evimize davet edemedi. Sonra evimize girdik ve neden böyle oldu diye bir ağlama nöbetine tutuldu. Sakin sakin durdum. "Sarılmamı ister misin" dedim, yok dedi. Sakince yanında oturdum. Az sonra, "bırak beni anne bırak" dedi. "Kalkayım mı yanından" dedim. "Hayır, gitme" dedi. Ağladı, ağladı. "Neden böyleyim ben neden, neden E.C.'in babasından korktum" diye söylenmeye başladı. "Sarılmamı ister misin" diye sordum yeniden. Kollarını açtı. "Kendimi boşu boşuna üzüyorum" dedi sarılırken. Ki bu benim cümlemdi. Böyle derim ben. Birebir kopyaladı resmen. Sustu sonra. Babasıyla gülüşmeye başladılar. İşbu yazının yazılma sebebi de buydu.

Rabbim ömür boyu sürdüreceğimiz bu pehlivanlık imtihanında hepimizi öfkesini iyi kündeye getirenlerden eylesin. O zaman daha iyi hissedeceğiz. O zaman daha iyi olacağız, bebelerimiz de daha iyi olacaklar inşallah(amîn)
Hocaanne
Annemin Kitaplığı'ndaki Şule Seda Ay'ın yazısını  şuradan
Anne Cafe'deki Hilal Karan'ın yazısını şuradan okuyabilirsiniz.

Selametle kalın

2 yorum: